‘Kutsal Örümcek’in sırrı: İran ile film arasında kalan Türkiye
Ahmet Boyacıoğlu
Sürekli festivallerden ve sinemalardan bahsetmeyeceğim. Bugün sizinle eski bir hikayeyi paylaşayım.
Yaklaşık iki yıl önce Almanya’dan bir telefon aldım. Tanıdığım bir Alman yapımcı, Türkiye’de çekeceği sinema için Kültür ve Turizm Bakanlığı’na başvurdu ama aradan geçen süre içinde olumlu ya da olumsuz bir yanıt alamadı. Çekimler için belirlenen tarih yaklaştıkça hem Alman yapımcı hem de Türkiye’deki çekimlere yardımcı olacak Türk baş yapımcı tedirgin oldu. Bakanlığı aradım ve belgenin Dışişleri Bakanlığı’na gönderildiğini ve yanıt beklendiğini öğrendim.
Film Türkiye’de çekilecekti ama olay İran’da geçti. İran’ın en muhafazakar şehirlerinden biri olan Meşhed’de bir adam 2001-2002’de 16 fahişeyi öldürmüş, yakalanıp idama mahkûm edilmişti. İran’da böyle bir konuyu çekmek mümkün olmadığı için çekim yeri olarak Türkiye seçildi ve tüm ön hazırlıklar tamamlandı.
Dışişleri Bakanlığı’ndaki tanıdıklarımı aradım ve belgenin Tahran’daki Büyükelçiliğimize gönderildiğini ve oradan haber beklendiğini öğrendim. Sinema Genel Müdürlüğü bundan birkaç yıl önce kapsamlı bir çalışma yaptı ve yeni bir kanunla yabancı sinemaların Türkiye’de çekilmesi için bazı kolaylıklar ve vergi indirimleri sağlandı. Basılı broşürde sinema çekimi için izin başvurularının en geç 15 gün içinde cevaplanacağı belirtildi.
Günler günleri takip etti izin konusunda bir gelişme olmadı. Beklenen yanıt bir türlü gelmedi. Bunun üzerine Alman yapımcı Türkiye’deki çekimleri iptal edip Ürdün’e gitmek zorunda kaldı. Son görüşmemizde bu olayın kendisine 50 bin avroya mal olduğunu söyledi. Öte yandan Türkiye’deki çekimlerde görev alacak gruptaki film yapımcıları da kazanacakları parayı kaybetti. Bu olayın Avrupa’da duyulacağı ve bundan sonra uzun süre hiçbir sinema ekibinin film çekmek için Türkiye’yi tercih etmeyeceği bir başka gerçekti.
Söz konusu film, Ali Abbasi’nin yönettiği “Kutsal Örümcek” idi. Sinema, geçen yıl Cannes Film Festivali’ne seçildi ve En Uygun Kadın Oyuncu Ödülü’nü aldı. Ardından birçok ülkede gösterime girdi ve büyük başarı elde etti.
Daha sonra Türkiye’de atış izni verilmemesinin sebebinin İran’la ilişkilerin bozulabileceği korkusu olduğunu da öğrendim. Değerli diplomatlarımızın ne düşündüğünü çok merak ediyorum. Film Türkiye’de çekilecekti, İranlı arkadaşlarımız filmin konusundan rahatsız olacaklardı. Muhtemelen yeterince bağlantımız kopacaktı. Sanki son Osmanlı-İran savaşının 1823’te olduğunu ve o zamandan beri sınırlarımızın değişmediğini biliyorlarmış gibi?
Ülkemizde 1930’lardan kalma bir sansür yasası vardı ve 1986’da kaldırıldı. Bu yasanın bir yönü de dost ülkeleri kötü gösterecek filmlerin çekilmesini yasaklamasıydı. 20. yüzyıl geçti, 21. yüzyıla girdik ama ne yazık ki ülkemizde bazı insanlar hala 19. ve 20. yüzyıllarda yaşamaya devam ediyor.
Neden şimdi iki yıl önceki bir olayı anlatıyorum? Çünkü üç gün önce Alman üreticiyle MUBI’nin resepsiyonunda tanıştım. ‘Merhaba nasılsın’ dedikten sonra ‘Biraz zor oldu ama sonunda film çok başarılı oldu’ dedi, ‘Evet ama çok zorlandım herkese anlatıyorum’ dedi. bana ne oldu’. Sinema Genel Müdürlüğü’nün üzerinde yoğun bir şekilde çalıştığı, yabancı sinema gruplarının Türkiye’de film çekmesine olanak sağlayan yasa uzun süre işlemeyecek gibi görünüyor.
Dışişleri Bakanı’nın bugünlerde çok yoğun bir programı olduğunu biliyorum ama gölgesinden korkmayan, dimdik ayakta durabilen ve ülkesini en iyi şekilde temsil edebilecek genç diplomatlar yetiştirmek için biraz zaman ayırsa , harika olurdu.
derik-ajans.com.tr