Haber

Uzmanlar Erdoğan’ın Almanya Ziyaretini Değerlendirdi.

MELİS YILDIRIM

CHP Genel Başkan Yardımcısı Prof. Dr. İlhan Uzgel, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın Almanya ziyaretindeki söylemlerine ilişkin, “Filistinliler Hamas’tan bahsederken daha iyi bir durumda değil. Hamas. Filistin halkına yardım etmenin birçok yolu var. Bu yollar mutlaka Hamas’tan geçmeyebilir.” Akademisyen Prof. Dr. Ayhan Kaya, “Her ne kadar Erdoğan’ın İsrail karşıtı ve Filistin yanlısı söylemleri uluslararası politikada meşru olsa da ve ‘Küresel Güney’in temsilcisi olma beklentisini gerçekleştirme potansiyeli sağlamış olsa da,” dedi. Öte yandan aynı liderin kendi iç politikasında da, kendi ülkesinde de kurduğu söylemin aynı derecede destekleyici olması gerektiğini söyledi. Alman Marshall Fonu Ankara Direktörü Özgür Ünlühisarcıklı, Almanya’nın Türkiye’nin Eurofighter Typhoon talebine mesafeli durmasının nedeninin, Amerikan Kongresi’nin F-16 tedarikini engelleme gerekçeleriyle benzer olduğunu belirtti.

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, resmi temaslarda bulunmak üzere dün Almanya’nın başkenti Berlin’e gitti. Erdoğan, ziyareti kapsamında Almanya Cumhurbaşkanı Frank-Walter Steinmeier ve Almanya Başbakanı Olaf Scholz ile bir araya geldi. CHP’nin gölge kabinesinde CHP Genel Başkan Yardımcısı ve Dışişleri Bakanlığı’ndan sorumlu Prof. Dr. İlhan Uzgel, İstanbul Bilgi Üniversitesi Uluslararası İlişkiler ve Siyaset Bilimi Bölümü öğretim üyesi Prof. Dr. Ayhan Kaya ve Alman Marshall Fonu Ankara Müdürü Özgür Ünlühisarcıklı, Erdoğan’ın ziyaretini ve güncel konuları ANKA Haber Ajansı’na değerlendirdi.

UZGEL: DÜNYA LİDERLERİNİ AYARLAYAN ERDOĞAN’IN PORTRESİNİ ÇİZME ÇALIŞMASI ÇOK ESKİ

Erdoğan’ın ziyaretini “Dış politikanın son derece popülist bir yaklaşımla kullanılmasının yeni bir örneği, Almanya gezisi” olarak nitelendiren CHP Genel Başkan Yardımcısı ve CHP’nin gölge kabinesinde Dışişleri Bakanlığı’ndan sorumlu Prof. Toplantının medyada yer alma şekline ilişkin Dr. İlhan Uzgel, “Gösterişlerle dolu, bir şeyler yapıyormuş gibi görünen, doğrudan kendi seçmeninin algısına yönelik çalışan bir toplantı sürecine tanık olduk” dedi. Uzgel, şöyle devam etti: “Dünya başkanlarını düzenleyen Erdoğan’ın portresini çizmeye çalışmak çok eskidir.”

Uzgel, Alman medyasında yer alan haberlere ilişkin şu değerlendirmeyi yaptı:

“‘Bu toplantı zordu’ derken sanki Erdoğan ve Almanya’nın zayıf olduğu bir toplantıymış gibi sunmaya çalışıyorlar. Bu da çok rahatsız edici. Oradaki Alman medyası demek istiyor ki ‘Neden Erdoğan’la görüşüyorsunuz? Türkiye’nin Cumhurbaşkanı mı?’ Aslında Alman medyası da kendi fikrini sunmaya çalışıyor Başbakan’a ‘Toplantı zor olacak’ derken bunu kastediyorlar. ‘Bu iyi bir toplantı değil’ demek istiyorlar. ‘Erdoğan’ı ciddiye almayalım’ demek istiyorlar. Bütün diplomatik süreçlere adeta ‘Almanya bizi kıskanıyor’ gibi yaklaşmaya başladılar, bu doğru. “Hayır. Sayın Cumhurbaşkanımız önümüze çıksın, Almanya’da ne pazarlık yaptığınızı, yani arka kapıda ne pazarlık yaptığınızı bize anlatsın, biz de ona göre değerlendirelim.”

Almanya, İngiltere, İspanya ve İtalya’nın ortak geliştirdiği ve Almanya’nın henüz onaylamadığı Eurofighter Typhoon savaş uçağı için Türkiye’nin talebine ilişkin Uzgel, şunları söyledi:

“DONDURMA YERKEN ‘SAVAŞ UÇAĞI ALMALIYIZ’ DEMEZSİNİZ”

“Ciddi bir Eurofighter alımı olacaksa Türkiye’ye gidersiniz, önce pazarlık yaparsınız, bunları tartışırsınız. Sonuçta bir hükümet silah sistemi alacaksa bu onun yetkisi dahilindedir, pazarlık yapabilir.” , satın alma şartlarını görüşün, bunlar hiçbir şey değil ama mesela Putin’le görüştüğünde Erdoğan diyor ki ‘Su-35 alalım’. Dondurma yerken ‘Savaş uçağı alalım’ demezsiniz. Bunlar daha önemli yapılması gereken işler, Almanya bu sefer ‘Ben vermem’ diyor.

Eğer Almanya Eurofighter savaş uçaklarının satışına izin vermeyecekse bu konuyu kamuoyunda tartışmaya gerek yok. Gidin ve Almanya’yı ikna edecek bir şeyler yapın. Bütün bunlar ise; “Amerika F-16 vermiyor, Kongre çekiniyor, bakın alternatifimiz var, başka savaş uçağı üreticileri de var, Almanya’dan alırız… Almanya da vermiyor.”

“BATI İLE MÜCADELE EDİYORSUNUZ, MÜCADELE ETTİĞİNİZ UÇAĞI BATI’DAN ALMAYA ÇALIŞIYORSUNUZ, HER YERDEN ELİNİZ BOŞ DÖNÜYORSUNUZ”

Uzgel ayrıca, “Tek adam yönetimi cumhurbaşkanı olunca kararlar çok daha etkili, çok daha hızlı alınırdı, bürokratik mekanizmalar sıkışıp kalmazdı, öyle olmadı. Türkiye savaş uçağı alamazdı. F-35” Olmadı, kaldırıldı. Amerika F-16 vermiyor, Putin’ “Siz Türkiye’den Su-35 istediniz, olmuyor. Şimdi gidip Eurofighter alıyorsunuz, Almanya ‘Ben bunu size vermeyeceğim’ diyor. Bu, dış politika sürecinin bir modülüdür. Siz de Batı ile kavga ediyorsunuz, sonra kavgalı olduğunuz Batı’ya gidiyorsunuz, oradan uçak almaya çalışıyorsunuz ve her yerden eliniz boş dönüyorsunuz.”

“ERDOĞAN’IN HAMAS’I GÖZDE BIRAKMASI FAYDA OLUR”

Uzgel, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın İsrail ve Hamas’a ilişkin açıklamalarına ilişkin şöyle konuştu:

“AKP, 2000’li yıllarda bir süre Hamas ile El Fetih arasında arabuluculuk yapmak yerine kendisini neredeyse doğrudan Hamas’ın yanında konumlandırdı. Bu doğru bir konumlandırma değil. Filistin’i savunmak için Hamas’ı savunmak zorunda değiliz. millet, bizim Hamas’a ihtiyacımız yok. Bana göre Filistin’in halkının da Hamas’a ihtiyacı yok. Filistin siyasetinin bu noktada kendini toparlaması gerekiyor. Direniş olacaksa bu direnişin birçok biçimi ve yolu vardır. Yani Bu Hamas merkezli Filistin siyaseti, Filistin siyaseti neden çökmeye mahkumdur Bunu her yerde gündeme getirmenin, Filistinlilere bir faydası olmadığı için her yerde komşularla, müttefik ülkelerle çekişmenin hiçbir anlamı ve faydası yok. Hamas’tan ne kadar çok bahsedilirse Filistinliler daha iyi bir konumda olmuyor. Hamas’tan ne kadar çok bahsedilirse İsrail o kadar az bomba atıyor. Hamas’tan ne kadar çok bahsedilirse Filistin’e o kadar acil yardım yapılıyor. Gazze’ye ulaşmıyor. Bu nedenle Erdoğan’ın Hamas’a olan bu tutkusunu terk etmesi faydalı olacaktır. Filistin halkına yardım etmenin birçok yolu var. Bu yollar kesinlikle Hamas’tan geçmeyebilir.”

PROF. DR. KAYA: ERDOĞAN, “KÜRESEL GÜNEY”İN TEMSİLCİSİ OLMA BEKLENTİSİNİ GERÇEKLEŞTİRME POTANSİYELİNİ SUNSA BİLE, KENDİ İÇ POLİTİKASINDA KURUDUĞU DİLİŞİN DE DESTEKLEYİCİ OLMASI GEREKİYOR.

İstanbul Bilgi Üniversitesi Uluslararası İlişkiler ve Siyaset Bilimi Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Ayhan Kaya, Erdoğan’ın 2020’den sonra Almanya’ya yaptığı ilk ziyarette, görüşmelerde İsrail’i doğrudan destekleyen Alman devletinin temsilcilerinin açıklamalarının ön planda olduğunu kaydetti. Kaya, şu değerlendirmeyi yaptı:

“Unutulmamalıdır ki, İsrail’le ilgili bir sorun ortaya çıktığında, Almanya devleti ve hatta birçok Avrupa devleti, İkinci Dünya Savaşı ve öncesinde yaşanan soykırım, Holokost gibi nedenlerden dolayı her zaman İsrail devletinin yanında yer almaktadır. İsrail devletinin Almanya’ya yönelik politikaları “Unutulmamalı ki onların değerlendirmeleri adeta Alman devletinin varlık nedeni olarak nitelendiriliyor. Dolayısıyla bu şartlarda Alman siyasetçilerden İsrail karşıtı bir değerlendirme beklemediğimizi söylemek gerekir.”

Erdoğan’ın bu ziyareti, uluslararası politikada “Küresel Güney”in temsilcisi olma iddiasıyla kullanma eğiliminde olacağını belirten Kaya, “Görünüşe göre diğer konular, İsrail ve Gazze, gündemin çok gerisinde kalmış durumda.” Kaya ayrıca şunları söyledi:

“‘Küresel Güney’in temsilcisi olmak bazı pratik koşulların hayata geçirilmesiyle mümkün. Bir yandan Erdoğan’ın İsrail karşıtı söylemi ve Filistin yanlısı söylemi uluslararası politikada meşru olsa da, bir yandan da Erdoğan’ın temsilcisi olma düşüncesi uluslararası politikada meşru. ‘Küresel Güney’ beklentilerini gerçekleştirme potansiyelini sunmuş olsa da diğer taraftan aynı liderin kendi iç politikasında ve kendi ülkesinde kurduğu söylemin de aynı derecede destekleyici olması gerekir. Türkiye’de yargıda ortaya çıkan sorunlar, doğrudan uluslararası yatırımların Türkiye’ye giderek arttığı ifade ediliyor.Güçlerin Türkiye’den ayrılması gibi gelişmeler, kuvvetler ayrılığına ilişkin bazı tehditler, özellikle nitelikli insan gücünün göçü, Erdoğan’ın İsrail telaffuzuyla birlikte bunlar Erdoğan’ın gelecek açısından ‘Küresel Güney’in temsilcisi olma beklentisine zarar verebilir. “Gelişmeler olarak değerlendirilebileceğini düşünüyorum.”

“KAMUOYUNUN YUKARIDAKİLERDE ADALETİ YERLEŞTİREN AÇIKLAMALARA DAHA FAZLA DİKKAT GÖSTERMESİ GEREKİYOR”

Önde gelen ülkelerdeki üst düzey siyasi söylemlerin ‘Batı ile Doğu’, ‘Kuzey ile Güney’, ‘İslam ile Hıristiyanlık’, ‘İslam ile Yahudilik’ veya ‘Yahudilik ile Hıristiyanlık’ arasındaki çizgilerin daha da derinleşmesine olanak sağlayacağını belirten Kaya, şunları kaydetti: kamuoyuna değerli bir mesaj verecektir. Görevin düştüğünü söyledi. Kaya sözlerini şöyle sürdürdü:

“Halkın adaleti ön planda tutan açıklamalara daha fazla ilgi göstermesi gerekiyor. Yine unutmamak gerekir ki, özellikle son dönemde İsrail askerleri tarafından Marmara gemisine baskın düzenlendiğinde ve çok sayıda Türkiye Cumhuriyeti vatandaşının öldürüldüğü dönemde bunu gördük. ne yazık ki dünyanın birçok yerinde öldürülüyor.” Filistin davasını savunan aktörlerin, ister sivil toplum aktörleri ister siyasi aktörler olsun, bunu kendi çıkarları doğrultusunda kullandıklarını, kendi telaffuzlarını meşrulaştırmak için kullandıklarını ve araçsallaştırdıklarını görüyoruz. Ne yazık ki Filistin yanlısı telaffuzlar kullanan siyasetçilerin ve devlet yetkililerinin tutumlarının Filistin halkının çıkarlarına hizmet etmediğine tanık oluyoruz. “Geçmiş yıllardaki tecrübelerimizi ve belki şu anki tecrübelerimizi de göz önünde bulundurarak söylemekte ve hatırlatmakta fayda olduğunu düşünüyorum.”

ÖZGÜR ÜNLÜHİSARCIKLI: TÜRKİYE’NİN HAVACILIK ALANINDA ASKERİ ALIMLARIN ÇEŞİTLENDİRİLMESİ DOĞRU BİR STRATEJİDİR

Alman Marshall Fonu Ankara Direktörü Özgür Ünlühisarcıklı, Erdoğan’ın görüşmelerinin Orta Doğu krizinin gölgesinde gerçekleşmesi nedeniyle üç somut konunun bulunduğunu belirtti. Bunlardan ilkinin Eurofighter talebi olduğunu belirten Ünlühisarcıklı, “Türkiye’nin askeri alımlarını özellikle havacılık alanında çeşitlendirmesi doğru bir strateji. Çünkü Türkiye, Amerika’dan gelişmiş silah sistemleri satın almanın ne kadar zor olduğunu her zaman yaşıyor. Kongre sorunu var ama bu çoğu zaman Türkiye’nin önünde engel oluyor.” “Dolayısıyla Türkiye’nin çeşitlendirmek istemesi doğru, mümkün olduğu kadar çeşitlendirirken bunu NATO ülkelerinin sistemlerine de uyarlamak aslında hem siyasi açıdan hem de Türkiye’nin kullandığı silah sistemlerinin uyumluluğu açısından doğru bir strateji. birbirleriyle” dedi.

“AMERİKAN KONGRESİ’NİN SORUNLARI İLE ALMANYA’NIN MESAFELİ EYLEM NEDENLERİ BİRBİRİNE BENZER”

Eurofighter Typhoon’un İngiltere, Almanya, İtalya ve İspanya’dan oluşan dört ülkeli ortaklık yapısına sahip olduğunu belirten Ünlühisarcıklı, Almanya’nın itirazının nedenlerini ise şöyle kaydetti:

“Amerikan Kongresi’nin engelleme gerekçeleri ile Almanya’nın aralıklı davranışları aslında benzer. Üç konu öne çıkıyor. Birincisi Türkiye’deki demokrasinin kalitesi, insan hakları meselesi. İkincisi, Türkiye’nin getireceği bu uçaklar. Satın alma Suriye ve Irak’ta amaçlar için kullanılacak.” “Üçüncüsü ise Türkiye’nin Yunanistan’la yaşadığı gerginlik. Bu üç konu nasıl Amerikan Kongresi’nin ara sıra konuya bakmasına neden oluyorsa, Almanya’nın da mesafeli durmasına neden olacak.”

Müzakerelerde öne çıkan ikinci konunun göç anlaşması, geri kabul anlaşması olduğunu belirten Ünlühisarcıklı, “Burada Türkiye yaklaşımını biraz değiştirdi. Çünkü 2015 yılında geri kabul anlaşması karşılığında geri kabul anlaşması yapıldı. AB, Türkiye’deki Suriyeli mültecilere yönelik yatırım yapmıştı. Türkiye artık bunu istemiyor. Biz bunu istemiyoruz. Biz aslında işi bitiriyoruz. Avrupa Birliği’nin Suriye’deki çabalarımızı desteklemesi gerekiyor” dedi.

“VİZE VERMEYEN BİR ÜLKE NEDEN VİZE ÖZGÜRLÜĞÜ SAĞLAYSIN?”

Vize serbestisi konusunda adım atmanın kolay olmadığını kaydeden Ünlühisarcıklı, şu değerlendirmeyi yaptı:

“Mevcut durumda AB üyesi ülkeler Türk vatandaşlarına vize vermek konusunda tereddütlü. Vize vermeyen bir ülke neden vize serbestisi yapsın? Üstelik vize serbestisi için Türkiye’nin yerine getirmesi gereken 6 şart daha var ve Türkiye bunu nasıl yapacağını açıkladı. onları yerine getirecek.” Yol haritası yok. Buna terörizmin tanımının değiştirilmesi gibi sıkıntılı bir konu da dahildir. Bu nedenle vize serbestisi kolay değil. Üstelik elbette Türkiye’nin tanımadığı Güney Kıbrıs’ın Rum kesiminin de vize serbestisini onaylaması gerekecek. Öte yandan vize kolaylığı da var. “Böyle bir konsept var.”

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu